Frida Kahlo sözleri : Bu sayfadan Frida Kahlo sözleri Tumblr, Frida Kahlo feminist Sözleri, Frida Kahlo Sözleri Çok karışığım, Frida Kahlo Sözleri Resimli, Frida kahlo Tumblr, Frida Kahlo kadınlarla ilgili sözlerini indirebilir sosyal ağlarda paylaşabilirsiniz.
Frida Kahlo sözleri
Babam Guillermo Kahlo, çok ilginçti, davranışları, yürüyüşü oldukça zarifti. Sakin, çalışkan, yılmak bilmez bir adamdır.
Söz dağarcığımda da üzüntüm gibi yoksul.
Nasıl olsa umutsuz olacaksam, hiç olmazsa üretken olmalıyım.
Yüreğindeki kaygı insanı çökertir fakat iyi söz yüreğini sevindirir.
Asıl önemli olan da atılımımızın yaşamsal olmasıydı. Saftık, henüz kirlenmemiştik.

Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim… Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.
Diego, gerçek, öyle büyük ki, ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum…
Melek yüzler, bazen büyücülük eğilimlerini saklayabilirler. Bazen de genç şeytan yüzlerinin ardında melek yürekli kişiler vardır.

Diego’ya bakıyordum, biricik kurbağama aşıktım. Bir soluk alıyordum.
Ağrıyan en belli yerim… Yüreğim olabilir. Yürek hüzün dolu… Belki beden de.
İçimde kırk kadın, Kırkı da yabancı. Kırkı da öteki…
Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var. Diego Rivera ile ilgili olarak.
Her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. Ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
Kurbağa sevgilim, Diego’m… Bana dünyanın en büyük acısını yaşattın sen. Gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren.

Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?
Kendi kaprisi dışında hiçbir yasa tanımayan bir despotun yönettiği ülkemden kaçmaktaydım.
Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Acılarımı boğmaya çalıştım; ama pislikler yüzmeyi öğrendiler ve şimdi ben, bu hoş ve iyi his tarafından alt edildim.
İyileşmek mi?” dedi Frida. ”Ama ben hasta değilim ki. Kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musunuz?
İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm, ne de duydum.
Gecelerim öğüt vermiyor. Gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.

Aşk mıydı? Bilmiyorum. Eğer aşk her şeyi kapsıyorsa, çelişkileri ve taşkınlıkları, aşırılıkları ve söylenemeyenleri, evet, o zaman buna aşk diyebiliriz. Ama aksi takdirde, hayır, aşk değildi bu.
Yaşam, en beklenmedik anda şaşırtıcı, güzel sürprizler hazırlar insana.Sana her dakika kehanette bulunmamanı söylüyorum sadece…
Ama sevgilim, bir daha gelsem dünyaya, yine seni severdim.
Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.
Her şey insandan dışarıya taşmıyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi…
Bu, bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.
Uzaklık her şeyi hayali kılıyor… Evet… Yo, hayır… Bir şey ne denli uzaklaşırsa, aynı zamanda artık yalnızca kendisine, kendi dünyasına ait olduğundan, o denli de yakınlaşıyor.

Yazgının dişleri köpekbalığınınki gibidir. Bir gecede her şeyi yitirdim. Ağlamamın, inlememin ve çığlıklarımın duvarların ötesinden duyulduğu söyleniyor.
İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm ne de duydum. Aşk yavaş yavaş içime yayıldı.
Kendimi hem kendim için yaşayabilecek denli güçlü ve iç zenginliğine sahip hissediyorum, hem de değil bir davranışın, en ufak bir düşüncenin bile paralayabileceği kadar dayanıksızım.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…
Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Sana benim gibi bakamayan herkesten. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç…

Senin sevmediklerini de seavdim ben Diego. Neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim !!! Ya da sevmeye çalıştım… İçimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. Öfkem dinmedi Diego.
Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; biri Diego’ydu ve diğerinde ise bir tren az daha beni öldürüyordu. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı.
Kötüyüm, gitgide daha da kötü olacağım ama yavaş yavaş yalnız kalmaya alışıyorum, bu bile bir şeydir. Bir avantaj, bir zaferdir.
Bu bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunları söyleyebilirim:
Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.

Bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor. Bedenim, gecenin ortasında senin gölgeni görememekten dolayı acıdan çıldırıyor.
Bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. Ah Diego’m.. Bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. Söküp atmak istedim rahmimi. Sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.
Bir gerçek varsa o da bedenime acının ilk kez o gün girmiş olduğudur. Küçük yaşta çocuk felci geçirdiği ve bir ayağının topal kalması sonucu sakatlığı ile ilgili olarak kendisine ”Tahta Bacak Frida” denildiği günler hakkında söylediği söz.
Bulutların çerçeveye doğru taşmasi gerek” diye düşünüyordu. “Her şey insandan dışarıya taşmiyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi..” oturduğu yerde, büyük aynada kedisini görüyordu. “Allah kahretsin. Görüntümuz hep bize geri dönüyor.
Hayır ben gerçeküstücü değilim. Bütün bunlar, gereğinden fazla gözde gözde büyütülmüş şeyler. Oysa ben en azından bir şeyden eminim: Kendi gerçeğimi resmediyorum.

Şeyleri, yaşamı, insanları çok seviyorum. İnsanların ölmesini istemiyorum. Ölümden korkmuyorum fakat yaşamak istiyorum. Ama acıya gelince, hayır acıya dayanamıyorum.
Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego’m. Eskiyor bütün bedenler.
Mutluluk nedir, biliyor musun? diye sordu Frida, muzip bir bakışla.
Sosyalizm olabilir ya da belki nirvana.
Hayır öyle değil, şu an mutluluk nedir?
Sıcacık öğle yemeğini getirdiğin çiçekli küçük sepet.
Bak Diego, yine bulamadın. Şu an mutluluk, bu söylediğinin biraz daha ötesinde bir şey. Ben hamileyim. Duyuyor musun? Kurbağayla beyaz güvercin karması minik bir bebeğim olacak.

Son sözleri güncesine yazdığı şu cümleydi: ”Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.
Bedenim beni bırakacak. Oysa ben hep o bedenin kurbanı olmuşumdur; biraz asi de olsa bir kurban işte. Biliyorum aslında birbirimizi yok edeceğiz, böylece mücadele sonunda ortaya hiç bir galip çıkmayacak. Düşüncenin sırf hasar görmemiş olmasından ötürü, tenden oluşan öteki maddeden kopabileceğini düşünmek ne hoş bir yanılsama.
Bu bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunları söyleyebilirim: Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.
Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.
Nasıl olsa umutsuz olacaksam, hiç olmazsa üretken olmalıyım.
İyileşmek mi?” dedi Frida. ”Ama ben hasta değilim ki. Kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musunuz?
Frida sevinçle, her dostlukda biraz da suç ortaklığı bulunduğunu öğrendi.

Frida Kahlo aşkıyla unutulmazlar arasına girmeyi başarmıştır. Kahlo’nun beden acısı yürek acısının yanında hissedilmemiş; yüreği yanarken sağ ayağının ve omurgasının acısını unutturmuştur. İşte, Frida Kahlo’nun yürekleri acıtan sözleri;
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.
İçimde kırk kadın, Kırkı da yabancı Kırkı da öteki.
Kendi tenimden daha çok seviyorum seni.
Acılarımı boğmaya çalıştım; ama pislikler yüzmeyi öğrendiler ve şimdi ben, bu hoş ve iyi his tarafından alt edildim.
Bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor. Bedenim, gecenin ortasında senin gölgeni görememekten dolayı acıdan çıldırıyor.
Yaşanan tüm saatlerden sonra. Vektörler asıl yönlerinde devam ediyor. Hiçbir şey onları durdurmuyor. Canlı histen başka bir bilgileri yok. Tek istedikleri bir yerde buluşana kadar devam etmek. Yavaşça. Büyük bir huzursuzlukla ama altın parçanın her şeye kılavuzluk ettiğine dair güvenle. Hücresel bir diziliş var. Hareket var. Işık var. Tüm merkezler aynı. Budalalık diye bir şey yok. Her zaman olduğumuz ve olacağımız gibiyiz. Aptal kadere bel bağlamıyorum”

Rüyaları ya da kabusları asla resmetmedim. Resmettiklerim benim kendi gerçeklerimdi.
Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmaya başlamam.
Sevmekten ne zaman vazgeçtim?
İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm, ne de duydum.
Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?
Diego, gerçek, öyle büyük ki, ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum…
Bir gerçek varsa o da bedenime acının ilk kez o gün girmiş olduğudur” “Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var.
Gecelerim öğüt vermiyor. Gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.
Ben haklı olmak istemiyorum. Kimse benden özür de dilemesin. Beni sadece rahat bırakın. Ben sizin ne istediğini bilmeyen yanınızla savaşamam.
Sessizlik bir kadının en sesli ağlamasıdır. Eğer bir kadın seni görmezden gelmeye başladıysa onu çok fazla incittiğinden emin olabilirsiniz.
Yürüyemezsem dans ederim.
Bir gün her şey yoluna girerse, umarım hala hevesim ve istediğim kalmış olur.
Güzellik ve çirkinlik bir seraptır. Eninde sonunda herkes içinizi görür.
Gez ve kimseye söylem; gerçek bir aşk hikayesi yaşa, kimseye söyleme. Mutlu ol, kimseye söyleme. İnsanlar güzel şeyleri mahveder.
Aptal bir kadın olmadım ama aptal bir kadını oynamışlığım çoktur.
Tek bir şey için ağlanmaz, birikmiştir.